2 Eylül 2012 Pazar

Arkeoloji Müzeleri


Arkeoloji, kazı bilimi veya kazıbilim; kazı vb. yöntemlerle ortaya çıkarılan tarihî yapıtları kültürel, sanatsal ve tarihsel yönden inceleyen bir bilimdir. Türkçe'ye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da, kazı arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.


"Arkeoloji" sözcüğü, Yunanca arkheeos (eski) ve logos (bilim) sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilmiş bir sözcüktür ve "eskinin bilimi" anlamını taşır. Türkçe'de ise bu bilim tarihî yapıtların bulunma yöntemine atıfta bulunarak, "kazı bilimi" adını almıştır. Eskiyapıtbilimi de denilebilir.

Arkeoloji kendi içinde birçok farklı bilim dalını barındırmaktadır. Bunlar arasında tarihöncesi (prehistorya) arkeolojisi, klasik arkeoloji, protohistorya ve önasya arkeolojisi, mısır arkeolojisi, tevrat arkeolojisi, ortaçağ arkeolojisi sayılabilir. Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlara ilişkin bilgi edinme olanağı sağlaması açısından özellikle önemlidir. Bu bilim dalının uzmanları olan arkeologlar, araç, eşya ve yapı kalıntılarını inceleyerek, eski insanların nasıl yaşadıklarını anlayabilirler.

Arkeologlar çalışmalarını çoğunlukla eskiden insanların yaşadığı varsayılan yerleşimleri gün yüzüne çıkararak yürütürler. Yıkılan bir kentin üstüne yenisi yapıldığından, eski kentler genellikle toprağın altında kalır ve üst üste kurulan yerleşmelerin mimari (özellikle kerpiç) yıkıntıları zamanla bir tepe oluşturur. Bu tür tepeler Türkiye'de höyük, Yunanistan'da "Magula", Yakındoğu'da "Tell", İran'da "Teppe" olarak adlandırılır.

Ülkemizdeki Alacahöyük,Yalıhüyük ve Çatalhöyük gibi eski yerleşmeler birer höyüktür. Ancak her arkeolojik buluntu yeri bir höyük değildir. İnler, düz yerleşme yerleri, antik kentler de arkeolojinin araştırma alanları arasında yer alır.

Tarih öncesi arkeolojisi yazının ortaya çıkmasından önceki dönemleri inceler. Bu incelemede kazılar çok büyük bir dikkatle yürütülür. Tarihöncesi dönemden günümüze kalan çanak çömlek parçaları, taş araçlar, mimari kalıntılar ya da organik kalıntılar çok önem taşımaktadır.

Arkeoloji Müzeleri

Türkiye'deki Arkeoloji Müzeleri

Adana Arkeoloji Müzesi

Adana ili ve çevresinde bulunan arkeolojik eserlerin sergilendiği müze. Adana Arkeoloji Müzesi, 1924yılında kurulmuştur.

Adana Arkeoloji Müzesi'nde, Tarsus-Gözlükule, Mersin-Yümüktepe, Milis, Karatepe, Soğuksutepe vb. höyük ve iskân yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda çıkan eserler ile Adana ve çevresinden derlenen eserler bulunuyor. Bunlar prehistorik (tarih öncesi), HititAsurFenikeFrig, Helenistik, Roma ve Bizans devirlerine ait heykel, kitabe, lahit, stel, mimari parçalar gibi taş eserler, pişmiş topraktan yapılmış çanak, çömlek, çeşitli kaplar, silindirik ve magma mühürleri, madeni paralar vediğer arkeolojik buluntulardır. Müzede ayrıca Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait islami eserler ile, giyim kuşama, halk sanatlarına ve elişlerine, yörük çadırlarına ve yörüklerce kullanılan eşyaya ait derlenmiş etnografya malzemesi de yer alır. Müzenin en değerli eserleri lahitlerdir. Bunlar arasında 3843 envanter sayılı lahit, 1958'de Tarsus'ta bulundu ve Adana Arkeoloji Müzesi'ne taşındı. Lahitin uzun yüzlerinden birinde Truva kahramanlarından Hektor'un ölüsünün fidye karşılığında kurtarılışı, sağda Kral Priamos'un Akhilleus'e yalvarışını, solda kralın arabasından inişini, arkada dragonları tasvir eden kabartmalar görülmektedir.


Adana Arkeoloji Müzesi Bölümleri

Bahçe

Müze girişinde Hitit dönemine ait Kapı Arslanı Silifke/Taşucu'ndan ve Uzuncaburç'tan getirilen iki adet Augustus heykeli ile zengin çelenkli lahitler, küpler, mancınık gülleri, yazıtlar, sunaklar ve çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir.

Giriş Kat
Taş eserler salonudur. Buradaki Troya savaşlarını yüksek kabartma biçiminde betimleyen mermer lahit Tarsus'tan getirilmiştir. "Akhilleus Lahti" adıyla bilinmektedir. Ayrıca Seyhan Baraj gölünde kalan Augusta antik kentinden getirilen Medusalı Lahit ile Karataş/Magarsus antik kentinden getirilen insan boyutundaki bronz Karataş heykeli bu salonun en çok ilgi gören eserlerindendir.

Kronolojik Eserler Salonu
İlk çağlardan Osmanlı dönemine kadar Çukurova'da kurulan uygarlıklara ait eserleri kapsamaktadır. Sergilen eserler arasında; adak eşyaları, kap, kandil, tanrı, tanrıça, insan ve hayvan figürleri de bulunmaktadır. Adana/Tepebağ'da bulunan "Lir Çalan Orpheus Mozaği" de bu salondadır.

Bölgesel Eserler Salonu

Adana Müzesi'ne ait olup kazılar ve satın alma yoluyla gelen eserler sergilenmektedir. Zengin formlu cam örnekler, Selçuklu çinileri ve çeşitli uygarlıklara ait mühürler de bu salonda yer almaktadır.

Sikke, Mühür ve Mücevher Eserler Salonu

İlk defa paranın görüldüğü Lidya dönemiyle bundan sonraki çeşitli dönemlere ait sikkeler, takılar ve Adana'nın ilçelerinde bulunan defineler bu salonda sergilenmektedir.

Hitit İmparatorluk dönemine ait "Dağ Kristali Heykelciliği" çok ilgi görmektedir.


İletişim: Seyhan Caddesi, Adana 
Tel : (0322) 454 38 55
Faks : (0322) 454 38 56


Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30 / 13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Giriş ücretsizdir.


Afyon Arkeoloji Müzesi


Cumhuriyet'in kuruluşunun ilk yıllarında Afyon'da kurulan Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti'nin çabaları sonucunda, Gedik Ahmet Paşa Medresesi (Taş Medrese), çevredeki eski eserlerin toplandığı bir depo haline getirilmeye başlanmıştır. 

Cemiyetin Başkanı olan Öğretmen Süleyman Gönçer, 1931 yılında resmi müze deposu haline getirilen medreseye memur olarak atanmıştır. Aynı zamanda Halkevlerinin Müzecilik ve Sergi Kolu Başkanı da olan Süleyman Bey, resmi kuruluşların ve Halkevinin de desteğiyle depoyu zenginleştirmiştir. 

1933 yılında Müze Müdürlüğü haline gelen müze Cumhuriyetimizin 10. yılında resmen açılmış ve başına Süleyman Bey getirilmiştir. 

1933 yılından 1970 yılına kadar karma müze olarak hizmet veren Afyon Müzesi, 1971 yılında Müze Müdürlüğü ve Arkeoloji Müzesi'nin bulunduğu yeni binasına taşınmıştır. 

1971 yılından itibaren etnografik özellikli taş eserlerin deposu durumunda bırakılan Gedik Ahmet Paşa Medresesi, 1978 yılında başlatılan ve 1994 yılına kadar süren onarımı, teşhir ve tanzimi sonucu 1995 yılında Türk İslam Eserleri Müzesi olarak ziyarete açılmış, ancak binadaki giderilemeyen yoğun rutubetin eserlere zarar vermesi nedeniyle, 1996 yılında kapatılarak eserler Müdürlük bünyesindeki depoya alınmıştır. Burada yeniden teşhir ve tanzimi yapılacaktır. 

Arkeoloji Müzesi, oldukça zengin bir koleksiyona sahiptir. Burada Eski Tunç, Hitit, Frig, Lidya, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait önemli eserler yer almaktadır. Bunlar arasında mermer heykelleri, şehir sikkeleri, Kusura kazısı buluntuları, Hitit ve ana tanrıça heykel ve figürleri de vardır. 

Müze Müdürlüğünde; 
Arkeolojik Eser:13.198 Adet 
Etnoğrafik Eser: 4483 Adet 
Sikke: 26.240 Adet 
Arşiv Vesikası: 26.240 Adet 
El Yazması Kitap: 33 Adet 
TOPLAM: 43.980 Adet


Antalya Arkeoloji Müzesi

Müzenin Tarihçesi


Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, Antalya**8217;nın İtalyan işgali altında bulunduğu sıralarda bazı İtalyan arkeologları medeniyet adına yapıldığını öne sürerek, merkez ve yakın çevredeki ören yerlerinde ele geçirdikleri çeşitli arkeolojik değerleri İtalyan Konsolosluğu'na taşımaya başlamışlardı. Bu girişimleri durdurmak amacıyla, 1919 yılında Sultani öğretmeni olan Süleyman Fikri Bey Antalya mutasarrıflığına başvurarak, kendisini fahri asar-ı atika memuru tayin ettirmiş ve öncelikle merkezdeki eski eserleri toplayarak Antalya Müzesi'ni kurma yoluna gitmiştir. 

1922 yılında Alâeddin Camii'nde, 1937 tarihinden itibaren Yivli Camii'de faaliyet gösteren müze, 1972'de bugünkü yeni binasına taşınmıştır. 1982 yılında geniş çapta bir tadilat ve onarım ihtiyacı nedeniyle ziyarete kapatılmış, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce yapılan onarım ve teşhir tanzim çalışmaları sonucu 1985 Nisan ayında çağdaş müzecilik anlayışına göre düzenlenen yeni şekliyle tekrar hizmete girmiştir.

TABİAT TARİHİ VE PREHİSTORYA SALONU


Jeolojik zamanlara ait çeşitli fosillerin yer aldığı üç vitrinin dışında; Anadolu'nun en eski yerleşmesi olan ve Alt Paleolitikten Roma Çağına kadar tüm kültürlere ait kesintisiz stratigrafi veren Karain Mağarası'nda bulunan yontuk çakıllar, el baltaları, kazıyıcılar, kemik aletler sergilenmektedir. 
Karain, Antalya'nın 27 km. kuzeybatısında, Şam Dağı'nın kalkerli eteklerinde bulunan bir mağaradır. Mağarada 10,5 m. kalınlığındaki toprak dolgu içinde Paleolitik Çağa tarihlenen buluntuların yanı sıra, Mezolitik Devirde yaşamış Neanderthal insanın diş ve iskelet kalıntılarına da rastlanmıştır. 


Semayük, yörede Eski Tunç Çağını tek başına temsil eden bir merkezdir. Eserlerin çoğunluğunu mezar buluntuları oluşturur. Çeşitli formda kaplar, mühürler, fırça sapları, idoller ve özellikle ölü hediyeleri ile birlikte sergilenen küp mezar dikkati çekmektedir. Bu ölü gömme geleneğinin en ilginç yanı, ölünün küp içine bebeğin ana karnındaki duruş biçimiyle konmuş olmasıdır. 

KÜÇÜK ESERLER SALONU-I


Çömlekçi çarkının icadından sonra büyük aşamalar gösteren seramik sanatındaki teknik gelişmeler, vazo formları, çeşitli bezeme üslupları M.Ö. 12. yüzyıldan M.Ö. 3. yüzyıla dek uzanan bir süreç içinde sergilenmektedir. 


Bu bölümdeki iki vitrin ise, ilginç bulgular olan makyaj malzemeleri ile takılara ayrılmıştır. 

TANRILAR SALONU


Baştanrı Zeus'un çevresinde sıralanan Aphrodite, Tykhe, Athena, Artemis, Nemesis, Hygieia, Hermes, Diosk*ar ile; bunların karşısında yer alan Mısır kökenli Serapis, İsis ve oğulları Harpokrates salondaki tanrıları oluştur*ar. Heykeller Grek orijinallerinin M.S. 2.yüzyıla ait Roma kopyalarıdır ve tamamı Perge kazılarında bulunmuştur.

KÜÇÜK ESERLER SALONU-II


Vitrinlerde M.Ö. 4.yüzyıldan M.S.6. yüzyıla kadar uzanan değişik kültür evrelerinin seçkin eserleri teşhir edilmektedir. Mısır Kraliçesi Benerike'ye sunulan vazo, Athena kabartmalı gümüş tabak, bronz Apollon ve Herakles heykelleri, Attis başı, bereketi simgeleyen Priapos'un mermer heykeli, pişmiş toprak ve mermer heykelcikler salonun önde gelen eserlerdir.

Salondaki sualtı vitrininde ise, antik batık gemilerden çıkarılmış buluntular yer almaktadır.


İMPARATORLAR SALONU

Roma heykeltraşlığının ana karakterini oluşturan portrelerin en güzel örnekleri bu salonda teşhir edilmektedir. Heykellerin tümü Perge kazılarında ele geçirilmiştir. 

M.S. 2-3. yüzyıllara ait heykellerin çok oluşu, bölgenin en parlak döneminin bu dönem olmasından dolayıdır.

İmparator Traianus, Hadrianus, Septimius Severus, Sabina, Faustina, Iulia Domna, Iulia Soemias, Plankia Magna gibi portre heykellerinin yanısıra; üç güzeller ve siyah beyaz mermerden yapılmış dansöz heykeli de ilginç örneklerdir.

MEZAR KÜLTÜRLERİ SALONU

Salondaki iki lahit Domitias Filiskas ve ailesine aittir. Kapakta karı koca uzanmış olarak gösterilmektedir. Köşelerdeki Eros'lar aile mutluluğunu simgeler.M.S.2. yüzyıla tarihlenen diğer önemli iki lahit ise Herakles konuludur. Bu lahitlerden biri yurdumuzdaki eski eser kaçakçılığının en çarpıcı örneğidir. Kırılarak bazı parçaları yurt dışına kaçırılan lahdin bir parçası 1983 yılında Amerika'dan geri getirilerek yerine monte edilmiştir. 

Salonda ayrıca özgün konumlara uygun olarak toprak zemin üzerine serpiştirilen mezar stelleri ve kül kapları da teşhir edilmektedir.

MOZAİK VE İKONA SALONLARI

Müzedeki mozaiklerin en önemlisi Seleukeia kazısında bulunmuş olan; bordüründe Solon, Thukydides, Lykurgos, Herodotos, Demosthenes, Hesiodos gibi antik çağın şöhretli düşünür, hatip, tarihçi ve matematikçilerinin isimleriyle birlikte yer aldığı filozoflar mozaiği'dir.


ETNOGRAFYA SALONLARI
Müzemiz etnografya bölümü, iki büyük salon ile bu salonları birleştiren bir geçişten ibarettir. 

Birinci salonda çiniler, porselenler, dini eserler, nişan, mühür, vefk ve saatler, ziynet eşyaları, kilitler ve anahtarlar ile giysiler teşhir edilmektedir. 

Çiniler Selçuklu ve Osmanlı eserleridir. Selçuk çinileri Aspendos'tan getirilme olup Kubadâbat tipindedir ve 13. yüzyıl ortalarına doğru *quot;sıraltı*quot; tekniğiyle yapılmışlardır. 
Beş adet porselen tabak, 1920 yılı sonuna kadar çok kısa bir dönem çalışan Yıldız Fabrikası***8217;nın mamülleridir.

Dini eserler, Anadolu'nun hemen tüm yörelerinde rastlanabilecek objelerdir. Ancak bunlar arasında yöremiz eseri diyebileceğimiz Selçuklu Kuran-ı Kerim'i ayrı bir önem taşımaktadır. 

Vitrinlerden birinde nişan, mühür, vefk ve saatler sergilenmektedir. Vefkler tılsımlı dualardır ve tılsımları çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. 
Ziynet eşyaları Antalya yöresinde halen kullanılmakta olan takıların en güzel örnekleridir. 
Bu arada anahtar ve kilitler de özellik gösteren eserler olarak sergilenmektedir. 
Giysiler, bindallılar ve yörük malzemeleri olarak iki bölümde incelenebilir. Yörük giysileri; çoraplar, şalvar, üçetek, içlikler kese, kuşak ve başlıklara kadar izlenebilir. 

İkinci salona geçişi temin eden bölümde eski hattatlarımızın elinden çıkmış hilye, naat, icâzet ve katığ gibi yazı levhaları yer almaktadır. 

İkinci salon halılar, yörük malzemeleri, odalar, silahlar olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.

Bu salonda yöresel eserlerin ve malzemelerin yanı sıra, Uşak, Gördes, Lâdik, Mucur, Bergama, Kula, ve Avanos halıları da sergilenmektedir. Halı koleksiyonumuzda en eski halı 16. yüzyıla ait bir Uşak halısıdır. 

Yörenin etnografik eserleri arasında Döşemealtı halıları önemli bir yer tutar. Döşemealtı Antalya'nın kuzeydoğusunda genişçe bir bölgenin adıdır. Değişik kompozisyonlarına rastladığımız Döşemealtı halıları arasında en eski ve geleneksel örnek *quot;Halelli*quot; adını taşıyan halılardır. Göçebe karakterli ve küçük boyutlu eserlerdir. 

Yine Antalya yöresine has dokumalardan çuval torba, heybe, iğlik, namazlağ ve kolonlar; sili, cicim, sumak ve kilim tekniklerini göstermekte olup kara çadırlarla birlikte ilginç yörük eserleri olarak sergilenmiştir. 

Vitrinlerin bir kısmında ok, yay ve zıhgırlardan bıçaklara; kapsüllü ve çakmaklı tabanca ve tüfeklerden kılıçlara; tekke malzemelerinden barutluk, barut ölçeği ve yağdanlıklara kadar, silahlar ve yardımcı malzemeler teşhir edilmektedir. 

Bunun yanında; tartı aletleri, ıstar, mutaf ve el çulfalığı gibi tezgâhlar ile müzik aletleri ve kaşıklar da lokal malzemeler ve eserler olarak belirtilebilir. 

Müzik aletleri içerisinde kılıflı kaval, yörük ve zerk kemençesi ile kartalın kanat kemiğinden yapılan düdük dikkate değer eserlerdir. 

Kaşıklar, Akseki'nin Cevizli Bucağına bağlı Bademli Köyünün malzemeleri olup, tasarıdan bitmiş şekline ve ruanlanmış haline kadar sergilenmiş bulunmaktadır.


Antalya Müzesi Genel Bilgiler

Adres : Antalya Müzesi Konyaaltı Cad. No:88-07050 ANTALYA

Tel-Fax : 0242.2385688-89- Fax: 0242. 2385687

Ziyaret Saatleri : Nisan-Ekim 9.00 -19.00 - Kasım-Mart 8.00 -17.00

Müze haftanın hergünü ziyarete açıktır.

Fotoğraf ve Video :Sehpa kullanmadan fotoğraf ve video çekmek serbesttir.

Kütüphane : Müze ihtisas kütüphanesi halka açıktır. Ancak dışarıya kitap verilmez.

Sergiler : Müzede iki adet sergi salonunda periyodik olarak değişen çeşitli güzel sanat sergileri gezilebilir.

Ulaşım : Müzeye şehrin her yerinden taksi, dolmuş veya otobüslerle ulaşmak mümkündür. Şehir merkezinden yarım saatte bir tramvayla ulaşım mümkündür.


DİĞER BİLGİLER


* Otopark

* Müze içinde sigara içmek yasaktır.

* Müzeye giriş ücretlidir.

* Müzede konferans salonu bulunmaktadır.

* Kafeterya





Alanya Arkeoloji Müzesi

Alanya Arkeoloji Müzesi, Antalya ili Alanya ilçesinde bulunan müze.

Müze, Ankara bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nden getirilen Tunç Çağı, Urartu, Frig ve Lidya dönemine ait eserlerle 1967 yılında açılmıştır. Daha sonra, bölgedeki kazı çalışmalarından çıkan eserlerle müze genişlemiş ve zenginleşmiştir.

Müzenin arkeoloji ve etnografya bölümleri vardır. Arkeoloji bölümünde Alanya çevresinde bulunarak sergilenen en eski tarihli eser, M.Ö. 625 yılına ait Fenike dilinde bir taş yazıttır. Müzenin en önemli eseri ise mitolojide dramatik bir öyküsü olan Herakles'in heykelidir. İsa'dan sonra 2. yüzyıla tarihlenen bronz döküm Herakles heykeli ayrı bir salonda sergilenmektedir.

Alanya Arkeoloji Müzesi'nde Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans dönemine ait bronz, mermer, pişmiş toprak, cam ve mozaik buluntularla zengin bir kül kutuları ve sikke koleksiyonu vardır. Bunların yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait Türk - İslam eserleri de bulunmaktadır.

Etnografya bölümünde Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin folklorik özelliklerini yansıtan, yörük kilimleri, alaçuvallar, heybeler, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, günlük kullanım kapları, takılar, el yazmaları ve yazı takımları gibi objeler ile eski bir Alanya evine ait günlük oda sergilenmektedir. Ayrıca, müze bahçesinde de Roma, Bizans ve İslami dönemlere ait taş eserler vardır.

Herakles

Mitolojide tanrıların tanrısı Zeus’un sayısız çapkınlıklarından birinde ölümlü Alkmene’den dünyaya gelen Herakles, insanın doğaya karşı yenilmez saldırma ve dayanma gücünü simgeler. Zeus’un kıskanç karısı Hera, bütün kin ve nefreti ile doğumundan ölümüne dek Herakles’in peşini bırakmaz. Herakles, yarıtanrı fakat aynı zamanda ölümlü bir insandır ve üstelik köledir. Tanrı vergisi bir güce sahip olmasına rağmen kuvvetini kullanmaktan zevk almaz, kahraman olmayı kendi seçmemiştir. Karıştığı olaylarda gücünü dizginleyemediği için istemeyerek suç işler ve zaman zaman çıldıracak gibi olur. Kendisine yöneltilen suçların kefareti olarak oniki işi başarması istenir. Oniki yıl sürecek hizmetlerini başarırsa ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Yalnız kollarının gücünü kullanarak ve silah olarak elinden hiç ayırmadığı topuzu ile her bir ayrı bir efsane konusu olan maceradan maceraya koşar. Yontularına da yansıtılan elindeki post, Nemea aslanını kollarının arasına alıp boğduktan sonra edindiği zırhtır. Yaptığı işler hep insanlığın yararına olan Herakles tüm zorlukların üstesinden gelerek ülkesine döner fakat kötü kaderi peşini bırakmaz. Ölümcül bir iksire bulanmış gömleği giyince korkunç acılarla yanmaya başlar. Acılardan kurtulmak için oğluna buyruk verir ve bir odun yığını hazırlatır, yanarak ölür. Zeus, bu trajik sona müdahale eder Herakles’i kaçırıp götürür; bir daha insanların arasına dönmeyen Herakles Hebe ile evlenir ve ölümsüzlüğe kavuşur. Herakles’in mitolojideki bir adı da Herkül’dür.

Herakles Heykeli

Alanya Müzesi’nde sergilenen bronz Herakles heykeli 1967 yılında Alanya’nın Çamlıca köyü sınırları içindeki dağlık bölge Asartepe’de bulundu. Uzmanlar tarafından İsa’dan sonra II. yüzyıla tarihlenen 51.5 santimetre boyundaki heykelin yapıldığı er bilinmiyor. Heykelin antik çağda, Akdeniz’deki korsanların önemli merkezlerinden sayılan Korakesion’a yani bugünkü Alanya’ya bir ganimet olarak getirildiği sanılıyor. Dünya heykel sanatı tarihinde, ayakta duran figürler arasında bronz Herakles heykelinin çok farklı ve özel bir yeri bulunuyor. Çünkü heykel, antik çağda Herakles adına yapılmış heykellerde görülmeyen bir yapısal duruş formu sergiliyor; bronza yansıtılan kas ve iskelet yapısı emsalsiz sayılıyor; sanatçının anatomi bilgisi izleyende hayranlık yaratıyor. Heykelin sol kulağında daha belirgin görülen, güreş sporu yapanlardaki kıkırdak deformasyonu, Herakles’in sporcu kimliğini olduğu kadar sanatçının ayrıntılardaki özenini de gösteriyor. Heykelde, Herakles’in sağ elinde ünlü topuzu, sol elinde öldürdüğü aslanın postu ve başında defne yapraklarından bir çelenk bulunuyor. Boş olan göz çukurlarının zamanında değerli taşlarla bezeli olduğu sanılıyor. Vücut ağırlığını sağ bacakta taşıyan heykelin yüzündeki ifadeden, zafer sonrasının mutlu yorgunluğu seziliyor. 


İletişim: Saray Mahallesi Hilmi Bağcı Caddesi, Alanya
Tel: (0242) 513 12 28
Faks: (0242) 513 71 16

Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00 / 13.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.


Anadolu Medeniyetleri Müzesi


Ankara’da ilk müze, Kültür Müdürü Mübarek Galip Bey tarafından 1921 yılında kalenin Akkale olarak isimlendirilen burcunda kurulmuştur. 

Bu müzenin yanısıra Augustus Mabedi ile roma Hamamında da eser toplanmıştır. 

Atatürk’ün telkinleriyle merkezde bir “Eti Müzesi” kurma fikrinden hareket edilerek diğer bölgelerdeki Hitit eserleri de Ankara’ya gönderilmeye başlanınca geniş mekanlara sahip bir müze binası gerekli görülmüştür. O zamanki Kültür (Hars) Müdürü Hamit Zübeyr Koşay tarafından, devrin Maarif Vekili Saffet Ankan’a metruk halde bulunan Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Hanın onarılarak müze binası olarak kullanılması önerilmiş, bu fikir kabul edilerek, 1938 yılından 1968’e kadar devam eden bir restorasyon çalışması başlatılmıştır. Bedestenin orta bölümünde yer alan kubbeli mekanın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler, Alman Arkeolog H. G. Guterbock başkanlığındaki bir heyet tarafından yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken, orta bölüm ziyarete açılmıştır. Bu bölümün onarım projesi Y. Mimar Macit Kural, ihale sonrası onarımı ise Y. Mimar Zühtü Bey tarafından yapılmıştır. 1948 yılında Müze İdaresi Akkaleyi depo olarak bırakıp, Kurşunlu Hanın onarımı tamamlanan dört odasına yerleşmiştir. Kubbeli mekanın çevresindeki arastanın restorasyon ve teşhir projeleri Anıtlar Yüksek Mimarı İhsan Kıygı tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Beş dükkan orijinal halde bırakılıp, dükkan aralarındaki bölmeler kaldırılmış ve böylece, teşhir için geniş bir çevre koridoru elde edilmiştir. Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han’da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuvar ve iş atelyeleri yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.

Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik Çağdan başlıyarak günümüze kadar Osmanlı devrinin bu tarihi mekanlarında kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.

1997 yılında Avrupa'da Yılın Müzesi seçilmek gibi önemli bir başarıya imza atan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Atpazarı olarak isimlendirilen semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güney doğu kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır.

Bedestenin; Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464 - 1471 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesi yoktur. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır. Yapının planı klasik tiptedir. Ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekan, karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkandan meydana gelen bir arasta ile çevrilmektedir.

Kurşunlu Han, tahrir defterlerine ve sicil kayıtlarına dayanan son araştırmalara göre Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa’nın İstanbul’un Üsküdar semtindeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. 1946 yılındaki onarımda II. Murat’a ait sikkeler ele geçirilmiştir. Bu buluntular, hanın 15. asrın ilk yarısında var olduğunu kanıtlar niteliktedir. Han, Osmanlı devri hanlarının tipik plan karakterinde olup, ortada avlu ve revak sırası ile, bunları çeviren iki katlı odalardan oluşur. Zemin katta 28, birinci katta 30 oda yer alır. Odalar ocaklıdır. Yapının batı ve güney yönlerinde yer alan bodrum katta “L” tipinde bir ahır kısmı mevcuttur. Hanın kuzey cephesinde 11, doğu cephesinde 9 ve giriş eyvanı içerisinde karşılıklı yerleştirilen 4 dükkan yer alır. Hanı yaptıran Mehmet Paşa, 1467 yılında bedesteni yaptıran Mahmut Paşa’nın azlinden sonra başvezir olmuş ve 1470 yılına kadar görevde kalmıştır. Üsküdar’da cami, imaret ve medresesi olup, kendisi orada gömülüdür.

Bugün, müzeyi oluşturan bu iki yapı, 1881 yılındaki son yangından sonra terk edilmiştir.

İletişim Bilgileri

Anadolu Medeniyetleri Müzesine ulaşım için; Ulus heykelden Ankara Kalesine doğru hiç sapmadan devam ettiğinizde yol sizi Müze girişine çıkaracaktır.

Adres: Gözcü Sokak No:2 06240 Ulus / ANKARA

Telefon: +90 (312) 324 31 60 – 61 – 65
Faks: +90 (312) 311 28 39


Müzenin

Açılış Saati : 08:30
Kapanış Saati : 17:30 (Not : Müze gişelerimiz saat 17:15 kapanmaktadır.) Müzemiz hafta sonu ve hafta içi her gün açıktır.

Müze Kart Fiyatları
Normal: 30 TL
İndirimli: 15 TL (Öğrenciler ve MEB'e bağlı öğretmenler faydanalabilir.) Rehber, engelli, 18 yaş altı ve 65 yaş üstü ise 5 TL'ye müze kart sahibi olabilir.


Bursa Arkeoloji Müzesi

Bursa Arkeoloji Müzesi, Bitinya ve Misya bölgelerinde bulunmuş M.Ö. 3000’den Bizans devri sonlarına kadar olan devirlere ait eserlerin sergilendiği Bursa müzesidir.

Bürsa Kültürparkı içinde yer alır. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müzede 25 bin eser bulunur, 2 bin kadarı sergilenmektedir.

Tarihçe

Bithynia ve Mysia bölgesinde bulunmuş, MÖ. 3000 yılından Bizans dönemi sonuna kadar devirlere ait ele geçen buluntular, 1904 yılından itibaren Bursa İdadi-i Mülkîsi'nin (Bursa Erkek Lisesi) bir bölümünde toplanmaya başlandı. Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkış yıldönümü olan 1 Eylül 1904'te, Bursa Maarif Müdürü Azmi Bey'in (Akalın) çabaları ve valilik onayı ile lise binasının bir bölümünde Müze-i Hümâyun'un şubesi açıldı.Müzenin ilk kataloğu Fransız arkeolog Gustav Mandel tarafından hazırlandı. 1908 yılında basılan bu Fransızca katalog, 189 sayfadan oluşmaktaydı.

Müzeyi 1929'a değin içinde bulunduğu lisenin ilgilileri tarafından yönetildi. 1929'da lisedeki yapıtlar Yeşil Medrese'ye taşındı ve 8 Nisan 1930'dan itibaren bu yeni yerinde sergilenmeye başladı.

Müze, 1972 yılında mimar Ertem Yücel'in projesi uyarınca Bursa Kültürpark içinde inşa edilen yeni binaya taşındı 15 Temmuz 1972'de ziyarete açıldı.

Müzenin M.Ö. 650 yılından M.S. 1453’e kadar ikibin yılık döneme ait sikkelerden oluşan “sikke teşhir kataloğu” 2007 yılında, Türkçe- İngilizce olarak arkeolog Recep Okçu tarafından hazırlandı.

Eserler:


Müzede M.Ö. 3.binden Bizans Devri sonlarına kadar olan dönemde Bithynia ve Mysia bölgelerinde bulunmuş eserler sergilenmektedir.

Salon I: M.Ö.3.bin yıllarına ait yortan kültürüne ait pişmiş toprak mezar buluntuları ile M.Ö. 2.bin yıllarından kalma kesici taş ve bronz el baltaları, Urartu bölgesinden gelmiş pişmiş toprak kaplar, M.Ö. 1.bine ait Frig Dönemi minyatür mabet örneği, bronz kaplar ve fibulalar tarihin kesitlerinden bir mozaik oluşturmaktadır. Ayrıca müzenin Antandros nekropolünde gerçekleştirdiği kurtarma kazısında ortaya çıkarılan figürin, değişik formdaki kaplar ve süs eşyalarından oluşan mezar buluntuları da önemli yer tutmaktadır. Salondaki önemli eserlerden biri de Karacabey'in Şükraniye Köyü'nde bulunmuş olan Greko-Pers mezar stelidir. M.Ö. 546'da Anadolu'yu istila eden Pers Dönemine ait bu eser, ikisi İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde olmak üzere dünyadaki üç örnekten biridir.

Salon II: Roma Dönemine ait taş eserlerin yer aldığı bu salonda M.S. 2.yüzyıl dolaylarına ait portre başlarının yanı sıra, tanrılar tanrısı Zeus'un tasvirleri, kuvvetin ve gücün temsilcisi Herakles'in Nemea aslanını boğduktan sonra postunu koluna dolamış dinlenir durumdaki tasviri, Anadolu'nun en eski bereket tanrıçası Kybele heykelleri ile sağlık tanrıçası Asklepios'a adanmış sunaklar göze çarpmaktadır. Salonun en önemli eserleri arasında bronzdan yapılmış "Savaş ve Akıl tanrıçası" Athena büstü ile "Güneş Tanrısı" Apollon bulunmaktadır.

Salon III: M.??. 8. yüzyıldan Bizans Devri sonlarına kadar olan dönemin eserleri bu salonda sergilenmektedir. Geometrik Dönemden başlayıp, Roma Dönemine kadar uzanan değişik formdaki keramik kaplar kronolojik bir sıra ile sergilenmektedir. Sergilenen eserler arasında Arkaik ve Roma Dönemine ait pişmiş toprak figürinler, yine Roma Dönemine ait bronz ve cam kaplar ile süs eşyaları, pişmiş toprak kandiller, Bizans Dönemine ait gümüş, bronz ve pişmiş toprak eserlerde bulunmaktadır. Yine bu salonda Roma Dönemine ait altın süs eşyaları önemli bir yer tutmaktadır.

Aynı salonun asma katında ise Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağlarına ait altın, gümüş ve bronz sikkeler sergilenmektedir.

Salon IV: Burada Balıkesir İli, Üçpınar Köyü'nde bulunan tümülüsün 1/1 ölçülerindeki bir benzeri ve Akhaemenid Dönemine tarihlenen at arabası buluntuları ile bu buluntulardan hareket edilerek yapılan arabanın antik çağdaki örneği teşhir edilecektir.

Açık Teşhir: Arkeoloji Müzesi'nin bahçesinde de önemli taş eserler yer almaktadır. Türkiye müzeleri içerisinde önemli bir yer tutan zengin stel koleksiyonu burada sergilenmektedir. Ayrıca Bursa ve çevresinde bulunan lahit mezar örnekleri ile çeşitli mimari parçalar görülmeye değerdir.

İletişim Bilgileri:

Adres: Kültürparkiçi-Çekirge/BURSA

Tel: (0224) 234 49 18

Faks: (0224) 234 49 19

e-posta: bursamuzesi@kultur.gov.tr
Pazartesi dışında her gün 08.00-12.00/13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Giriş Ücreti: 5 TL

(04.02.2013 tarihine kadar ziyarete kapalıdır.)

Kaynakça: tr.wikipedia.org
                   http://dosim.kulturturizm.gov.tr
                   www.turkcebilgi.com